Firma yetkililerinin sektörel röportaj geleneğinde soru hazırlama, görüşme öncesi soruları gönderme, hatta firma yetkilisi tarafından soruların değiştirilmesi, bahsedilmek istenen konuların eklenmesi gibi rutinler vardır. Hatta tüm röportajlar “firmanızdan kısaca bahseder misiniz?”, “kuruluş hikayenizi bizimle paylaşır mısınız?”, “şirketinizin hangi konularda hizmet vermektedir?” gibi giriş soruları ile başlar, mutlaka “eklemek istedikleriniz…” şeklinde biter. Aradaki soruları da tahmin etmek zor değil gibi… Ürün ve hizmet alanları, ihracat yapılan ülkeler, AR-GE projeleri, gelecek yıl hedefleri…
Kurumsal Üslup Fiil Çekiminden Fazlası Değil Mi?
Tüm sorulara verilen cevaplar da kurumsal bir dil olması için “-mektedir” çekimleriyle doludur. Artık tüm röportajların aynı şeyi söylediğini düşünmeye başlayacağımız bir tekrarlar okyanusundayız. İtiraf edelim, bu röportajları okurken hepimiz çok sıkılıyor ve bırakıyoruz. Artık her kaynağa kolayca ulaşabildiğimiz ve bilgi edinebildiğimiz bir çağdayız. Akıcı ve bilgilendirici olmayan metinleri okumanın zaman kaybı olduğunu sezgisel olarak anlıyoruz.
Samimi Bir Dil İçin Soru Cevaptan Diyaloğa Geçiş
Markaların yükseldiği, iletişimin arttığı, binlerce alternatifin önümüze serildiği bir dönemde hepimizde bir samimiyet ölçer gelişiyor ve ciddiye alınmanın ciddi üslupla değil kayda değer ifadelerle ve bunlarla tutarlı olan davranışlarla kazanılacağını da epey iyi biliyoruz. Samimi bir üslupla, rahat ve özgüvenli anlatımla verilen röportajların gerçekliği, okuru içeriğe odaklanmaya ve anlamaya itebilir. Bu samimiyetin oluşabilmesi için metin, soru ve cevapları değil, bir diyaloğu ortaya koymalı.
Samimi bir üslupla, rahat ve özgüvenli anlatımla verilen röportajların gerçekliği, okuru içeriğe odaklanmaya ve anlamaya itebilir.
Röportajı Gerçekleştiren Kişiye Ait Yorumlar da Olmalı
Diyaloglarda, bilgi edinmek için orada bulunan, röportajı gerçekleştiren profesyonelin de kimliği, düşünceleri ve yaklaşımı izlenebilir hale gelir ve bu okuduğumuz metni zihnimizde canlandırabilmek, dolayısıyla anlayabilmek için gereklidir.
Okunmak için Gerçek Olmak
Konuşma dilinin yazıya çevrilmesi vurguların yok edilmesi, duyguların çıkarılması şeklinde cereyan ederse, samimiyet tekrar yok olabilir. Konuşma sırasında yaşanan tekrarları düzeltme, ifadedeki eksik parçaları ekleme, mimiklerle ve ses tonuyla verilen mesajların başarılı bir şekilde metne dökülmesiyle gerçekleşecek aktarımlar “gerçeklik” algısını koruyabilirler. Kötü bir tiyatro oyunculuğu gibi gerçek dışı ve samimiyetsiz ifadeleri fark etme konusunda zihinlerimiz uzun yıllar boyunca önemli ölçüde yeti kazanmış. Bunu hafife almamak iyi bir fikir gibi…